Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

yana yatmak

  • 1 lean

    yana yatmak; (öne dogru) egilmek; dayanmak, yaslanmak,çok zayif, siska; (et) yagsiz; verimsiz, kit

    English to Turkish dictionary > lean

  • 2 slant

    yana yatmak, egilmek; egmek; egimli olmak, meyilli olmak; (gerçegi) çarpitmak, -in lehinde ifade etmek; egim; görüs, görüs açisi; yan bakis

    English to Turkish dictionary > slant

  • 3 heel

    n. topuk, ökçe, golf sopası ucu, kalleş, aşağılık kimse, alçak
    ————————
    v. topuğunu yere vurarak dans etmek, topuk takmak, dizinin dibinden ayrılmamak, topuk pası vermek, yana yatmak (gemi), yana yatırmak (gemi)
    * * *
    topuk
    * * *
    [hi:l] 1. noun
    1) (the back part of the foot: I have a blister on my heel.) topuk, ökçe
    2) (the part of a sock etc that covers this part of the foot: I have a hole in the heel of my sock.) topuk, ökçe
    3) (the part of a shoe, boot etc under or round the heel of the foot: The heel has come off this shoe.) topuk, ökçe
    2. verb
    1) (to put a heel on (a shoe etc).) ökçe takmak
    2) ((usually with over) (of ships) to lean to one side: The boat heeled over in the strong wind.) yana yatmak
    - - heeled
    - at/on one's heels
    - kick one's heels
    - take to one's heels
    - to heel
    - turn on one's heel

    English-Turkish dictionary > heel

  • 4 tilt

    n. eğilme, eğim, eğilim, meyil, at üzerinde mızrak oyunu, kavga, dövüş, hız, tente, güneşlik
    ————————
    v. eğmek, devirmek, yana yatırmak, yana yatmak, eğilmek, mızrakla saldırmak, mızrağı doğrultmak, boca etmek
    * * *
    1. eğim (n.) 2.(v.) 3. eğrilik (n.)
    * * *
    [tilt] 1. verb
    (to go or put (something) into a sloping or slanting position: He tilted his chair backwards; The lamp tilted and fell.) eğmek, yana yatmak
    2. noun
    (a slant; a slanting position: The table is at a slight tilt.) eğim, meyil, eğiklik
    - full tilt

    English-Turkish dictionary > tilt

  • 5 заваливаться

    düşmek; yatmak; yıkılmak,
    çökmek
    * * *
    несов.; сов. - зава́ливать

    кни́га завали́лась за шкаф — kitap dolabın arkasına düştü

    2) разг. ( запрокидываться) düşmek; yatmak

    зава́ливаться наза́д — arkaya düşmek

    зава́ливаться на́ бок — yana yatmak

    3) разг. ( обрушиваться) yıkılmak; çökmek; kaykılmak ( накреняться)
    4) перен., прост. ( на экзамене) çakmak; takmak
    ••

    я́блок там - завали́сь — orada elmanın bini bir paraya; orada elmadan geçilmiyor

    Русско-турецкий словарь > заваливаться

  • 6 tilt

    egmek, yana yatirmak; egilmek, yana yatmak; egiklik, yana yatiklik

    English to Turkish dictionary > tilt

  • 7 list

    n. liste, kumaş kenarı, geminin yan yatması, cetvel
    ————————
    v. listeye yazmak, listelemek, kaydetmek, yana yatmak
    * * *
    1. liste 2. listele (v.) 3. liste (n.)
    * * *
    I 1. [list] noun
    (a series eg of names, numbers, prices etc written down or said one after the other: a shopping-list; We have a long list of people who are willing to help.) liste
    2. verb
    (to place in a list: He listed the things he had to do.) listelemek, liste yapmak
    II 1. [list] verb
    (to lean over to one side: The ship is listing.) yan yatmak
    2. noun
    The ship had a heavy list.) yan yatma

    English-Turkish dictionary > list

  • 8 bank

    n. banka; tuş arası [müz.]; uçağın bir yana yatması; silindir arası (motor); yokuş, kıyı, banko, sahil, yığın, küme, set
    ————————
    v. parasal işlerini yapmak, para sürmek, para yatırmak, set çekmek; önlemek; uçağı yan yatırarak döndürmek
    * * *
    1. banka 2. bankaya yatır (v.) 3. banka (n.)
    * * *
    I 1. [bæŋk] noun
    1) (a mound or ridge (of earth etc): The child climbed the bank to pick flowers.) set
    2) (the ground at the edge of a river, lake etc: The river overflowed its banks.) kıyı, kenar
    3) (a raised area of sand under the sea: a sand-bank.) yığın,... kümesi
    2. verb
    1) ((often with up) to form into a bank or banks: The earth was banked up against the wall of the house.) toplanmak, yığılmak
    2) (to tilt (an aircraft etc) while turning: The plane banked steeply.) hafifçe yana yatmak
    II 1. [bæŋk] noun
    1) (a place where money is lent or exchanged, or put for safety and/or to acquire interest: He has plenty of money in the bank; I must go to the bank today.) banka
    2) (a place for storing other valuable material: A blood bank.)...bankası
    2. verb
    (to put into a bank: He banks his wages every week.) bankaya yatırmak
    - bank book
    - banker's card
    - bank holiday
    - bank-note
    - bank on
    III [bæŋk] noun
    (a collection of rows (of instruments etc): The modern pilot has banks of instruments.) sıra, dizi

    English-Turkish dictionary > bank

  • 9 slant

    adj. meyilli, eğilimli, eğimli
    ————————
    n. eğiklik, meyil, eğim, eğrilik, eğilim, meyilli yüzey, göz ucuyla bakma, bakış
    ————————
    v. meyilli olmak, eğilimi olmak, yönelmek, sapmak, eğmek, çarpıtmak
    * * *
    1. eğik 2. yana yat (v.) 3. eğimli (n.)
    * * *
    1. verb
    (to be, lie etc at an angle, away from a vertical or horizontal position or line; to slope: The house is very old and all the floors and ceilings slant a little.) yana yatmak
    2. noun
    (a sloping line or direction: The roof has a steep slant.) eğim

    English-Turkish dictionary > slant

  • 10 tip

    n. uç, burun, taktik, tepe, tip, filtre, hafif vuruş, hafifçe dokunma, bahşiş, öneri, püf noktası, tavsiye, tiyo, eğme, yatırma, eğilme, eğim
    ————————
    v. uç takmak, ucuna bir şey takmak, bahşiş vermek, uyarmak, tiyo vermek, devirmek, dökmek (çöp), boşaltmak (eğip), eğilmek, yana yatmak, devrilmek, hafifçe vurmak, dokunmak
    * * *
    I 1. [tip] noun
    (the small or thin end, point or top of something: the tips of my fingers.)
    2. verb
    (to put, or form, a tip on: The spear was tipped with an iron point.) uç/başlık takmak
    - tip-top
    - be on the tip of one's tongue
    II 1. [tip] past tense, past participle - tipped; verb
    1) (to (make something) slant: The boat tipped to one side.) yana yat(ır)mak
    2) (to empty (something) from a container, or remove (something) from a surface, with this kind of motion: He tipped the water out of the bucket.) boşaltmak
    3) (to dump (rubbish): People have been tipping their rubbish in this field.) atmak, dökmek
    2. noun
    (a place where rubbish is thrown: a refuse/rubbish tip.) çöplük
    III 1. [tip] noun
    (a gift of money given to a waiter etc, for personal service: I gave him a generous tip.) bahşiş
    2. verb
    (to give such a gift to.) bahşiş vermek
    IV [tip] noun
    (a piece of useful information; a hint: He gave me some good tips on/about gardening.) faydalı öğüt, tavsiye

    English-Turkish dictionary > tip

  • 11 heel over

    v. yana yatmak (gemi), yana yatırmak (gemi)

    English-Turkish dictionary > heel over

  • 12 heel over

    v. yana yatmak (gemi), yana yatırmak (gemi)

    English-Turkish dictionary > heel over

  • 13 tip

    (burun, parmak, vb.) uç; çöplük; bahsis; tavsiye, ögüt; egmek, yana yatirmak; egilmek, yana yatmak; devirmek; devrilmek; bosaltmak, dökmek; (çöp, vb.) atmak, birakmak; bahsis vermek, görmek

    English to Turkish dictionary > tip

  • 14 крениться

    несов.; сов. - накрени́ться

    Русско-турецкий словарь > крениться

  • 15 накреняться

    несов.; сов. - накрени́ться
    yana yatmak ( о судне); kaykılmak (о здании, стене)

    Русско-турецкий словарь > накреняться

  • 16 покачнуться

    сов.
    1) ( о стоящем) ayakları üstünde sallanmak, ileri geri sallanmak, sendelemek
    2) разг. ( накрениться) kaykılmak; yana yatmak
    3) перен. ( испортиться) bozulmak, sarsılmak

    Русско-турецкий словарь > покачнуться

  • 17 пошатнуться

    сов.
    1) sendelemek; yana yatmak ( накрениться); kaykılmak ( покоситься)

    он пошатну́лся и чуть бы́ло не упал — sendeledi, az kalsın düşecekti

    2) перен. sarsılmak; bozulmak

    пошатну́вшийся авторите́т — sarsılan itibar

    его́ здоро́вье пошатну́лось — sağlığı bozuldu

    Русско-турецкий словарь > пошатнуться

  • 18 tilt over

    v. devrilmek, yana yatmak

    English-Turkish dictionary > tilt over

  • 19 tilt over

    v. devrilmek, yana yatmak

    English-Turkish dictionary > tilt over

  • 20 sacken

    sacken ['zakən]
    vi sein batmak;
    zur Seite \sacken yana yatmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > sacken

См. также в других словарях:

  • yan yatmak — 1) yana doğru çok eğilmek 2) sağa veya sola doğru eğilerek devrilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yanlamak — nsz 1) Yana yatmak, yana dönmek 2) i Yanından geçmek 3) e, mec. Çalışıp yorulmadan başka birisinden geçinmek Validenin yanına yanlamaktan başka çarem yok! E. E. Talu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kamulmak — söykenmek, yana yatmak II, 135,136 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yatışmak — nsz 1) Hızı, etkisi azalmak, aşırılığı geçmek Vapurun gürültüsü büsbütün yatıştı. R. H. Karay 2) Coşku, sinir, korku vb.nin etkisi azalmak, geçmek, sakinleşmek Nasılsın yavrum, uyuduktan sonra biraz sinirlerin yatıştı mı? S. M. Alus 3) Ayaklanma …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»